Köşe Yazısı | Ruh Sağlığı Din İlişkisi – Burak Ertürk

RUH SAĞLIĞI DİN İLİŞKİSİ

Din ve ruh sağlığı kavramları birlikte düşünüldüğünde genellikle akla ilk gelen dinin ruh sağlığı üzerinde etkisinin olup olmadığıdır. Bu düşünce genel olarak iki başlık altında toplanır; “Din ruh sağlığını olumlu yönde etkiler” ve “Din ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler”. Bu iki görüşünde kendine göre haklı yanları vardır. Aşağıda iki görüşü de ayrı ayrı inceleyeceğiz.

Psikoloji bilimi felsefeden ayrılıp ayrı bir pozitif bilim dalı oluşundan günümüze değin din ile arasındaki ilişki çok da iyi değildi ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar ile dinin ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğunu ortaya konulmuştur. Genel olarak teolojik açısından dinin her zaman ruh sağlığını koruyucu olduğu şeklinde bir ön kabul vardır. Psikolojik bakış açısında ise konu bu kadar kolay cevaplandırılabilen bir yapıya sahip olarak görülmez.

Ruh Sağlığı ve Din Arasındaki Olumlu İlişki

İnsan fıtratı gereği inanma eğilimindedir. İnanma insanın önemli bir ihtiyacıdır. İnsanın maddesi yanında mana dünyası da vardır. Bedenin yanında ruhu; bedene ait arzularının yanında ruhuna ait arzuları vardır. İnsan maddi gereksinimlerini gidermesi ne kadar önemli ise, ruhuna ait gereksinimleri de gidermesi en az o kadar önemlidir. Çünkü insan biyolojik psikolojik sosyal bir varlıktır. Eğer bu üç öğeden herhangi biri bozulursa diğerlerini etkiler. İnsan bir inanca sahip olmazsa ruhen bir boşlukta kalır, öncelikle ruh sağlığı ardından biyolojik rahatsızlıklar ve en sonunda sosyal bozukluklar kendini gösterir.

İnançlı olan birey inançının gereği olan davranışları yapar (namaz, oruç vb.) yapılması yasak olan davranışları yapmaktan kaçınır (içki, kumar, uyuşturucu vb.). Davranışını inançına göre yaşayan bireyler bedensel ve ruhsal rahatsızlıklara karşı  korunur. Ayrıca bu davranışların toplumsal yansımaları da vardır. Örneğin dindar bireyler daha az boşanmakta, daha az kaygı yaşamaktadır.

Dindar bireyde  inandığı İlah’a karşı bir güven ve sevgi oluşmaktadır. Bu güven ve sevginin sonucu olarak kişi sürekli olarak İlah tarafından gözetildiğini ve korunduğunu düşünmektedir. Bu olumlu düşünme kişinin ruh sağlığını olumlu olarak etkilemektedir.

Bireye toplumca yüklenen başarılı olma gibi her zaman gerçekleşemeyen durumlar insanı çöküntüye götürebilmektedir. Bireyi ruhsal çöküntüye getirebilecek bu durumlara karşı din farklı tutumlar getirir ve tutumlarla insanı ruhsal rahatsızlıklardan koruyabilir. Örneğin, “başarısızlık durumunda yaratıcısı böyle istedi, bunun için sabretmek gerek” diye düşünerek olumlu bakış açısıyla ruh sağlığını korur.

 Genel olarak bütün inanç sistemlerinde insanın kendisinden yukarıda olanı değil aşağıda olanı görmesi istenir. Bu da kişinin başarısızlık ve eksiklik duygusunu ortadan kaldırır ve ruh sağlığını korur.

Ruh Sağlığı ve Din Arasındaki Olumsuz İlişki

Dini inanç ve öğretiler yapıları gereği değişikliğe müsait olmadığından dolayı bunların inanan insana yansıması bilinçsiz bir katılığa dönüşebilir. Bu katılık dinsel mükemmellik arzusunu kamçılar ve bireyde arzu edilen düzeye ulaşamazsa ruhsal rahatsızlıklara neden olabilir.

Dünya işlerine ve her bireyin kaderine müdahale eden her şeye gücü yeten egemen bir İlah’a inanç bireyin kendisini güçsüz ve normalden farklı algılamasına neden olabilir. Bu yaşam tarzı, kendi problemlerini çözme becerileri bakımından pasif bir tutumu teşvik eder, özgür karar verme ve yaşamı şekillendirme bireysel sorumluluğunu sınırlandırır.

Ruh Sağlığı ve Din İlişkisi İle İlgili Bazı Araştırmalar

-Yapıcı (2007: 271, 273, 279, 287) tarafından üniversite öğrencileri üzerinde yapılan araştırmada, bireysel dindarlık biçimlerinin göstergeleri kabul edilebilecek alanlarda ruh sağlığı ile dindarlık arasında bir ilişki olduğu dile getirilmektedir. Örneğin, yaratıcının varlığını iç dünyalarında güçlü bir şekilde hisseden deneklerin öz saygı düzeyleri yüksek, depresyon, umutsuzluk ve intihar eğilimi düzeyleri düşük bulunmuştur. İntihar eğilimi ile dindarlık göstergesi olarak seçilen diğer değişkenler arasında da negatif bir ilişki tespit edilmiştir. Yani, dindarlık seviyesi yükseldikçe intihar eğilimi azalmakta; intihar eğilimi arttıkça da dindarlık seviyesi düşmektedir.

-Ekşi (2006:201) tarafından lise öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada İmam-Hatip Lisesi öğrencileri ile genel lise öğrencilerinin kişilik özelliklerini karşılaştırmış ve lise öğrencilerine göre daha dindar oldukları varsayılan İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin lise öğrencilerine göre daha sebatlı, uyum gösteren, oto-kontrol sahibi, düzenli ve başarma kişilik özelliklerine sahip olduklarını tespit etmiştir.

-Arıcı (2006:553) tarafından lise öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada ruh sağlığını korumakta önemli bir işlevi olan başa çıkma faktörü ile dinin pratik görünümlerinden birisi olan dua etme ritüeli arasında pozitif bir ilişki tespit edilmiştir. Yani, din (dua etme) burada başa çıkma için fonksiyonel bir değer olarak kendini göstermektedir

BURAK ERTÜRK